4 Kasım 2012'de MHP 10. Olağan Kurultayını toplayacak. 1241 delegenin oy kullanacağı Kurultayda, MHP'nin kurucu lideri Alpaslan Türkeş'in vefatından sonra 1997'de genel başkan seçilen Devlet Bahçeli'nin 6. kez genel başkanlığa aday olması ve daha önceki 5 adaylığında olduğu gibi kazanması bekleniyor. Ancak 15 yıldır partiyi yöneten ve 1241 delegenin seçilmesi sürecini de yöneten Bahçeli karşısında, MHP eski genel sekreterlerinden eski Bayındırlık Bakanı Koray Aydın'ın uyandırdığı ilgide bir "olağanüstülük" seziliyor. Halen TBMM'de üçüncü parti olan ve yeni anayasa süreci başta olmak üzere 2014'te ilk defa halkoyuyla seçilecek Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde anahtar rolü oynaması beklenen MHP'nin Kurultayı siyasi dengeleri etkileyecek bir ağırlığa sahip.
MHP, 27 Mayıs 1960 darbesiyle yeniden tesis edilen siyasi düzenden sonra kurulan bir siyasi parti. 27 Mayıs'ın tasfiye edilen ve iktidarda daha uzun süre kalmak isteyen kanadını teşkil eden 14'lerden Alpaslan Türkeş'in liderliğinde bir grup darbeci ve onlarla işbirliği yapan aydınların siyasi hareketi. MHP, Kemalist Türkçü Devletçi bir hareket olarak başlamış ancak CHP dışında sağdaki toplumsal kesimlere hitap etmek istediği için zamanla milliyetçimuhafazakâr bir tabana uyum sağlayarak değişmek zorunda kalmıştır. Kuruluş dönemindeki merkez- çevre gerilimi üzerine oturan bu paradoksu daha sonra da üzerinden atamayan MHP, 1980 öncesi anti-komünizm atmosferi sayesinde bu tartışmaları erteleyerek kendisini konsolide etmiştir. 12 Eylül 1980 darbesi ve 1989'da Sovyetlerin çöküşüyle anti-komünizmin anlamsızlaşması ve darbecilerin işkenceleriyle devletin müttefikliğini kaybeden MHP, 1990'larda PKK karşıtlığı ve bağımsız Türk Cumhuriyetlerinin varlığıyla motive oldu.
1990'ların vesayetçi ve güvenlikçi devlet anlayışıyla merkez sağ ve merkez solun çökmesiyle açılan alanda genişleyen MHP, Devlet Bahçeli'nin genel başkanlığında 1999 seçimlerinde oy patlaması yaşadı. Kurulduğundan beri sağda ittifak arayan MHP, bu tarihte DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in başbakanlığında bir hükümete katılarak ezber bozdu. Bir yandan da MHP'nin mafya ve şiddetle anılan imajını düzeltecek meşruiyetçi bir çizgiden ayrılmadı. Ancak kendi dışındaki siyasi kutuplaşmanın artmasıyla MHP, kuruluş döneminden beri bünyesinde var olan merkez-çevre gerginliğiyle kendi içinde kırılmalar yaşadı. MHP, 2007 genel seçimlerinde CHP'nin koalisyon ortağı gibi görülürken seçimden sonra Cumhurbaşkanlığı krizinin aşılabilmesi için AK Partiyle işbirliği yaptı. Bu durum, bugün de değişmiş değil. Bir yandan AK Parti'nin değişim ve demokratikleşme projelerine karşı şiddetle muhalefet ediyor, diğer yandan CHP'nin bu muhalefeti bir rejim krizine ve sokağa taşınmasına karşı çıkıyor.
15 yıl genel başkan olduktan sonra başlangıçtaki umutları karşılamaktan uzaklaşan Devlet Bahçeli, MHP'yi AK Parti-CHP kutuplaşması karşısında üçüncü bir seçenek haline getiremedi. Daha da önemlisi şöyle veya böyle bir iktidar vaat edemediği için parti tabanında ve teşkilatta da giderek ağırlaşan eleştirilerle karşı karşıya kaldı. 12 Eylül 2010 anayasa referandumunda MHP tabanının muhafazakâr damarıyla kırılma yaşayan Bahçeli, 12 Haziran 2011 seçimleri öncesi yayınlanan seks kasetleriyle genel merkezdeki yakın çalışma arkadaşlarıyla yollarını ayırmak zorunda kaldı. Bir yol ayrımında istikametsiz kalan Bahçeli'ye karşı muhalefet, parti içinden ve vaktiyle MHP'den ayrılmış şimdi dönmek isteyen kesimlerden geliyor.
Muhalefetin "genel başkan ve kadroda değişim, fikirde öze dönüş" sloganıyla yola çıkan ama bunun dışında hemen hemen hiç siyasi mesajı olmayan Koray Aydın'dan gelmesi, aslında MHP'deki genel problemi de tebarüz ettiriyor: MHP, genel merkeziyle de muhalefetiyle de siyaset üretemiyor. Üstelik birbiriyle telif edilemeyecek ölçüde farklı bileşenlere sahip. Bu bileşenleri susturacak bir sıcak çatışma ortamı ve karizmatik lider de yok.
27 Mayıs sonrasında bir 27 Mayısçı albay tarafından kurulan MHP, 27 Mayıs devleti tasfiye olurken siyasetsizlik ve istikametsizlikle karşı karşıya. 4 Kasım Kurultayı, bu bakımdan kim kazanırsa kazansın MHP'nin problemlerini kısa vadede çözemeyecektir. Çünkü MHP şu an itibarıyla içine düştüğü problemi fark edemeyecek ölçüde reaksiyoner. Bugüne kadar 1980 öncesinin tecrübesiyle büyük yanlışlardan uzak durmayı başaran Bahçeli ve MHP'liler, yeni dönemin problemlerine ve aktörlerine yabancılar. MHP'nin tek şansı, 27 Mayıs devletinin yıkılmasından MHP'den fazla etkilenen CHP'deki savrulma olabilir. Ancak bu savrulmanın MHP'yi de içine alabilecek bir anaforun işareti olup olmadığı, tartışılması gereken ve MHP'nin tartışmadığı asıl soruyu teşkil ediyor.